MEB NEREYE KOŞUYOR
Türk Eğitim Sen Genel Başkanı İsmail KONCUK, “Bir Hukukçu Bakan ve bir İktisatçı Müsteşarla Türk Milli Eğitimi nereye gidiyor?” diye sordu? Basın açıklaması:
Milli Eğitim Bakanlığı kimlere emanet, eğitim öğretimle ilgisi olmayan bir Milli Eğitim Bakanı ve hemen hemen aynı özelliklerde olan, eğitim öğretimle ilgisi öğrencilik yıllarından ibaret MEB Müsteşarı Muammer Yaşar ÖZGÜL.
Hukukçu bir Bakan, İktisatçı bir Müsteşar ile Türk Milli Eğitimi nereye gidiyor? Bu soruyu bugünlerde pek çok eğitimci sormaya başladı. Son yıllarda, MEB problem çözücü bir adım atamadı. Milli Eğitim Bakanlığında işler iyice ele yüze bulaşır hale geldi.
Eğitimle az çok alakası olan herkes Milli Eğitim Bakanlığında işlerin iyi gitmediğini görmekte ve acil tedbir alınmasını istemektedir. Türk milli eğitimi acemi ellerde mi, sorusu bir çok eğitimcinin gelecekle ilgili büyük kaygılar yaşadığını ifade eden bir soru olarak cevapsız kalmaktadır.
Yönetici atama konusu hala bir muamma olarak durmakta, her valilik farklı uygulamalar yaparken, Milli Eğitim Bakanı ve Müsteşarından tek açıklama gelmemektedir. Gerek Milli Eğitim Bakanı Çubukçu gerekse MEB Müsteşarı Muammer Yaşar ÖZGÜL’den bu konuda kamuoyunu, eğitim çalışanlarını rahatlatacak bir açıklama, müdahale gelmemektedir. Yedi yıldır devam eden vekaleten yönetme anlayışı bu dönemde de değişmemiş, sayın Bakan ve Müsteşar binlerce vekil/geçici yöneticinin asaleten atanması için ülke genelinde bir ortak çalışma takvimi bile ortaya koyamamıştır. Yönetici atama konusunda bir UYGULAMA BİRLİĞİ sağlanamamıştır.
Şubat ayında öğretmen ataması büyük bir beklenti haline gelmişken, sayın Bakan birdenbire ortaya çıkıp, sadece Ağustos ayında atama yapılacağını açıklayarak, atama bekleyen öğretmen adaylarının umutlarını karartmıştır. 2010 Ağustos ayı itibariyle atama bekleyen öğretmen adayı sayısının bir 50 bin daha artacak olması, atama bekleyen öğretmen adayları ve ailelerinin haklı tepkisine sebep olmuştur. 2010 yılının Ağustos ayında, atama bekleyenlerin 360 bin, atanacak öğretmen sayısının ise sadece 40 bin olması bir çok adayın gelecek hayallerinin iyice zora girmesi anlamına gelmektedir.
Sözleşmeli öğretmenlik kabusu, Bakanın çok net sözüne rağmen düzeltilmemiş, mevcut 70 bin sözleşmelinin kadrolu yapılması bir yana, sözleşmeli öğretmen alımına son gaz devam edilmektedir. Sayın Çubukçu’nun verdiği kadro sözünün üzerinden 5,5 ay geçmesine rağmen, ortada bu sözün tutulacağına dair bir işaret görünmemektedir.Çubukçu bu olay sebebiyle ciddi bir güven problemine sebep olmuştur.Bakana olan güven neredeyse tabana vurmuştur.
Milli Eğitim Bakanlığı büyük problemlerle boğuşurken, ne Sayın Bakan’dan ne de Müsteşar Sayın Muammer Yaşar ÖZGÜL’den tek bir adım gelmemektedir. Bütün bu yaşananlar eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’in OTOMATİK PİLOT açıklamasını daha anlamlı kılmaktadır. Anlaşılan odur ki, Hüseyin ÇELİK’in ayar verdiği OTOMATİK PİLOTTAN Milli Eğitim Bakanlığını çıkarmak Sayın Çubukçu ve Müsteşar Muammer Yaşar ÖZGÜL’ü aşmaktadır.
Türk Eğitim Sen olarak, Sayın ÇUBUKÇU ve Müsteşar Sayın ÖZGÜL’ü Türk milli eğitiminin içinde bulunduğu devasa sorunları çözmek adına harekete geçmeye ve kamuoyunu rahatlatmaya davet ediyoruz. MEB artık OTOMATİK PİLOTTAN ÇIKMALIDIR.İyi niyetle Türk milli eğitiminin problemleri çözülecek gibi görünmemektedir.İyi niyet, bilgi, beceri ve tecrübe ile bir anlam ifade etmektedir. MEB’in bunlardan yoksun bir kadro ile yönetilemeyeceği herkes tarafından görülmeye başlanmıştır.
84 views